Değerli okuyucularımız, yıllardan beri hakem camiasına verdiğimiz bir mesaj vardı..
Dedik ki; Saha da kazandığınız kariyeri 2 şeyle kaybediyorsunuz.
Bunlar;
* Gönül ilişkileri
* Para ilişkileri..
Camiayı en yakından tanıyan birisi olarak bazı olumsuzlukların yaşandığı iddialar kulaktan kulağa dolaşıp bizlere geliyor. Ama Hakemin Sesi asla bel altı haberleri girmedi.
Futbol sahalarında adaletin sesi olması gereken hakemler, ne yazık ki bazen gönül ilişkileri ya da para bağlantıları yüzünden kariyerlerini elleriyle yakıyor. Sahada tarafsız gözüken bazı hakemler, saha dışında kurdukları ilişkilerle güveni zedeliyor.
Unutmayın; Futbol sadece topun peşinden koşulan bir oyun değil; emek, disiplin ve adaletin sahadaki tezahürüdür. Bu adaletin en önemli temsilcilerinden biri de hiç kuşkusuz hakemlerdir. Ancak ne yazık ki zaman zaman bazı hakemler, sahada gösteremedikleri başarıyı özel hayatlarında da sürdüremiyor. Kariyerlerini; gönül ilişkilerine, çıkar ilişkilerine ve paranın çekim gücüne kurban edebiliyorlar.
Bu yazıda işlemiş olduğumuz konuda yarası olan gocunsun.
Hakemlik, sadece kuralları bilmekle değil; dürüstlükle, tarafsızlıkla ve karakterle yapılır. Ancak son yıllarda bazı isimlerin, aşk ilişkileri ya da maddi bağlantılar nedeniyle kariyerlerini nasıl kendi elleriyle yaktıklarını duyuyoruz.
Sosyal medyada dolaşan fotoğraflar, ifşa olan mesajlar, duyulan kulis dedikoduları… Bunların hepsi, bir hakemin yıllarca emek vererek tırmandığı kariyer basamaklarını bir anda yerle bir edebiliyor.
Bir gönül ilişkisi, hakemler arasında, hakem yönetici arasında, hakem gözlemci arasında özel hayatın kamuya açık hale gelmesi…
Bunlar, “güven” ilkesini zedeler. Çünkü hakemlik, güven mesleğidir. Sahanın ortasında düdüğü çaldığınızda, herkes sizin sadece kuralları ve vicdanınızı dinlediğinize inanmak ister. Ama ya sahadaki kararlar, dışarıdaki ilişkilerle gölgeleniyorsa?
Öte yandan bazı hakemler de paranın çekim alanına kapılabiliyor.
Göz göre göre dernekle yakın temas kuran, birtakım menfaat ilişkilerine giren hakemler ve gözlemci yöneticiler, sadece kendilerine değil, camiaya da zarar veriyor. Çünkü bir hakem ve gözlemcinin şaibeye bulaşması, tüm sistemi töhmet altında bırakır. O maçta adil kararlar verilse bile, artık kimse buna inanmaz.
Türkiye’de nice genç hakem adayı, gecesini gündüzüne katarak, adım adım yukarı çıkmak için mücadele ediyor. Ama birkaç kötü örnek, onların da yolunu karartıyor. “Nasıl olsa torpilsiz olmuyor” ya da “Doğru olsan ne fark eder?” düşüncesi gençleri umutsuzluğa sürüklüyor.
Genç hakem adaylarına kötü örnek olmaktan vazgeçilmeli. Bu meslek, temiz kalmayı hak ediyor.
Artık bu meslek yeniden itibar kazanmalı. Hakemler sadece sahada değil, özel hayatlarında da sorumlu davranmalı. Federasyonlar da bu konularda daha şeffaf ve disiplinli olmalı. Çünkü bir hakemin düşmesi, sadece onun değil; oyunun da kaybetmesi demektir.
Unutmayalım: Hakemlik, sadece düdükle değil, duruşla yapılır. Düdük çalmak kolaydır, ama güven kazanmak zordur.
Burada en büyük görev TFF ve MHK’ya düşüyor. Olumsuzluklar sizlere yansıdığında eğer belgeli ise bu kişiler derhal camiadan dışlanmalı. Bakın bakalım bir daha böyle bir olay yaşanacak mı?
Eğer yöneticilere ulaşan bilgilerin üzerine gidilmez ise bu tür olaylar yaşanmaya devam eder.
Hem de en tepeden en aşağıya kadar.